Pages

2 Ağustos 2013

TRABZON

Gönderen bengibi benimgibi zaman: 11:42
Karadeniz gezimizin en uzun ve belki de en güzel bölümü Trabzon'du. Şehir merkezini yarım saat kadar turladıktan sonra yola çıktık. İlk durağımız Trabzon Ayasofya Müzesi oldu. Galiba eskiden her şeyin ruhu bir başkaymış ki bu geride bıraktıkları her izde kendisini gösteriyor...

 Ayasofya Kilisesi Trabzon Rum İmparatorluğu zamanında inşa edilmiş. Eski binaların Türk ya da yabancı ayırt etmeksizin yıllarca ayakta dimdik duruyor olmaları insanı her defasında hayretler içinde bırakıyor. Hele ki çağımızın en fazla 5 yıl sonra dökülmeye başlayan binalarını düşününce...

Bu iki resim arasında en fazla 5dk. zaman farkı var :) aradaki farka bakar mısınız? bu resim sanki akşam üzeri çekilmiş gibi. Karadeniz -sonraki resimlerde daha net göreceksiniz- çok değişken bir iklime sahip... hava günlük güneşlikken anında ağlamaya hazır bir hal alıyor...


VE SÜMELA...


İnsan aşık olmaya görsün, yapamayacağı şey yok... sadece beşeri aşkı kastetmiyorum... uhrevi aşklar insanı olağanüstü şeyleri yapmaya muktedir kılıyor galiba... buna en güzel örneklerden birisi Sümela...
Rivayet odur ki; Atinalı iki keşiş Barnabas ve Sophronios, rüyalarında Hz. İsa'nın havarilerinden Aziz Luka'nın yaptığı üç Panagia ikonundan, Meryem'in bebek İsa'yı kollarında tuttuğu ikonun bulunduğu yer olarak Sümela'nın bulunduğu yeri görürler. Bunun üzerine birbirlerinden habersiz yola çıkarlar ve burada karşılaşırlar. Gördükleri rüyayı birlerine anlattıklarında bu durumu kendilerine verilen ilahi bir işaret olarak addederler ve burada manastır inşaa etmeye karar verirler.




 
Rivayet ister gerçek olsun ister gerçek dışı, bir gerçek var ki o da çağlar öncesinde -desek yanlış olmaz- kayaları oyup böyle  bir eser meydana getirmek buradan bakınca akıl almaz geliyor... İçeride resim çekmek yasak olduğundan resmedemedik ama neredeyse zeminden tavana kadar freskler ve Hristiyan inancına ait ikonlar var. Renkleri ise hala capcanlı...
 


Bu iki resim ise Sümela'dan karşı dağların görünüşü... "başı duman pare pare" tam da yerini buldu galiba :) o kadar yüksek ki Zigana, dam gibi...
 
 
UZUNGÖÖÖÖÖÖL

 Gezinin en keyifli yeri Uzungöl'dü. İki gün kaldık burada. Resmen 4 mevsimi yaşadık iki günde :) elimizden şemsiyemiz ve hırkamız eksik olmadı hiç... bu resmi yaylalara giderken çektik. Bizim ayrıca bir ayar yapmamıza gerek kalmadı..

 4 mevsimi yaşadık dedim ya işte size kanıtı :) aynı gün aynı saat aralığında çekilmiş bir resim...

 Uzungöl'ün gerçek ev sahipleri :)

 Bu da Uzungöl'ün gecesinden...
 
 






 

Bu görüntüler ise yaylalara çıkarken dayanamayıp kaydettiğimiz güzellikler... keşke havasını ve kokusunu da paylaşabilseydim sizlerle...
 




 Son olarak horon tepme yani horon vurma çabalarımız :) ne kadar başarılı olduk tartışılır ama eğlenceli olduğu konusunda hepimiz hemfikirdik...

0 yorum:

Yorum Gönder

 

ben gibi benim gibi...hayat gibi... Template by Ipietoon Blogger Template | Gadget Review