Pages

29 Mayıs 2013

FATİH SULTAN MEHMET

Gönderen bengibi benimgibi zaman: 21:07 0 yorum


ÇOCUK MEHMET’TEN FATİH SULTAN MEHMET’E

    II. Murad’ın dördüncü çocuğu olarak dünyaya geldi Mehmet. O da her çocuk gibi oyun delisiydi. Ele avuca sığmayan enerjisiyle bütün gün oradan oraya koştururdu. Sadece birkaç yıl sonra hala çocukken, çocukluktan çıkmak zorundaydı. Çünkü o bir şehzadeydi. İlerde imparatorluğun başına geçecekti. Yürüyeceği yol daha doğduğu onda belliydi. Dersler aldı. Hatta hocası Molla Gürani’den dayak bile yedi. 12 yaşına bastığında ise padişah babası sultan II. Murad oğlu Alaaddin’in kaybına yenik düşerek tahtan çekildi. Tahta Çocuk Mehmet geçmek zorundaydı. Ve artık o küçücük omuzların üzerinde koca bir devletin yükü vardı. Çocuk muydu Mehmet yoksa koca bir sorumluğu yüklenecek yaşta bir devlet adamı mı? Çocuk Mehmet artık Sultan II. Mehmet’ti.

     Yapılan saldırmazlık antlaşmalarına rağmen çocuk yaştaki padişahın tecrübesizliğini fırsat bilen Hıristiyan alemi Osmanlı üzerine yola çıktı. Ve belki de küçücük omuzlarındaki yükün getirdiği olgunlukla ilk emrini verecekti Sultan II. Mehmet... hem de kime? Babası Osmanlı Devleti’nin 6. Padişahı Sultan II. Murad’a; “Eğer padişah sen isen ordunun başına geç, eğer padişah ben isem emrediyorum ordunun başına geç!”. Bu sözler, yıllar sonra çağ kapatıp çağ açacak olan FATİH SULTAN MEHMET HAN’ın kudretinin ilk habercisiydi.

    Bu emir üzerine Baba II. Murad tahta geçti ve 6 yıl daha hükümdar olarak devleti yönetti. 6 yıl sonra Çocuk Mehmet artık 18 yaşındaydı. 18 yaş Osmanlı için hele ki şehzadeler için artık “adamlık” yaşıydı. Mehmet tam da bu “adamlık” yaşında yeniden tahta geçti. Ama iyi oma kötü birçok ilke imza attı. Ve fakat en büyük imzası müjdeli şehir, kutlu şehir Constantinopolis’in fethi olacaktı.

    21 yaşında fethetti İstanbul’u… tek başına mıydı? Hayır! Arkasında on binlerce nefer, on binlerce inanç dolu yürek vardı. Ama mimar oydu. Selimiye için Koca Sinan neyse, Türkiye için Mustafa Kemal neyse, İstanbul için de Mehmet oydu… Constantinapol’ün surlarını döven topların çiziminin başında, karadan yürüyen gemilerin rüzgarında, o zorlu günlerde inançlarını, umutlarını kaybetmiş neferlerin yüreklerinin telindeydi Mehmet… Constantinapolis’in fethi zekanın, azmin ve inancın zaferiydi. Tarih boyunca birçok devletin almak için savaşlar yaptığı, İslam Peygamberi’nin müjdelediği bu kutlu şehir; umutları, cesaretleri tek güç halinde Çocuk Mehmet’in yüreğinde birleşen Osmanlının, avuçlarının içindeydi artık… 1453’ün 29 Mayısı, artık ne Constantinapolis Constantinapolis’ti ne de Mehmet Mehmet’ti. Constantinapolis İSTANBUL, Mehmet ise çağ kapatıp çağ açan FATİH SULTAN MEHMET olmuştu.

 

                                                     Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı
                                                     Düşün altında binlerce kefensiz yatanı



         

26 Mayıs 2013

ŞEKER HAMURLU KURABİYE

Gönderen bengibi benimgibi zaman: 14:59 6 yorum



ŞEKER HAMURLU KURABİYE












23 Mayıs 2013

PİŞİ

Gönderen bengibi benimgibi zaman: 17:46 2 yorum
PİŞİ


 
 
 
      Bizim ailenin en çok zevk aldığı şey, şöyle ailecek yapılan dört başı mamur kahvaltılardır... hoş her öğün için özeniriz ama :) uzuun uzuuun yapılan sohbetler, çocukların bağrışı çığrışı, çay faslı... bazen bir demlik az gelir bize :) Tabaklar son kırıntısına kadar biter :) Hasbelkader biri geri dönerse bir tuhaflık var demektir :) en son herşey silinip süpürüldükten sonra çayla birlikte sohbete devam, hele de balkondaysak değmeyin keyfimize. Masayı ilk terkedenler ailenin erkekleridir. Malum biz hanımlar severiz çay fasıllarını uzatmayı :) "İnsan ailesinde ne görürse öyle gider" derler. Anneme bu güzel alışkanlığı bize kazandırdığı için teşekkür ederim...

      Tatil kahvaltılarında ya da birlikte olduğumuz kahvaltılarda lezzetli atıştırmalıklar yapmayı severiz. Pişi de bunlardan biri... Ah bir de kilo yapmasa :) Severek yaptığımız yerken de kendimizi tutamadığımız bu lütfun tarifine geçelim isterseniz...



Malzemeler
  • 2 su bardağı un
  • 2 çay kaşığı toz maya(yaşmaya da kullanabilirsiniz)
  • 2 çay kaşığı şeker
  • 1.5-2 çay kaşığı tuz
  • Yarım su bardağı su
  • Yarım su bardağı süt
  • 1 çorba kaşığı sıvı yağ


Yapılışı

  1. Unu derince bi kaba boşaltın. Ortasını havuz gibi açın. Boşluğa sıvı yağı (arzu ederseniz zeytin yağ da kullanabilirsiniz), tuzu, şekeri ve mayayı ekleyin.
  2. Bir cezvede su ve sütü karıştırıp ılıyıncaya kadar ısıtın. Isınınca yavaş yavaş una ekleyin bir taraftan da hamuru karın. Ele yapışan bi hamur elde edeceksiniz.
  3. Üzerine temiz bir örtü örtüp en az 30-40 dk mayalanmaya bırakın.
  4. Mayalandıktan sonra elinizi sıvı yağa batırıp, hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar alın ve avcunuzun içinde yassıltıp ortasına bir delik açın.
  5. Kızdırılmış sıvı yağda altın sarısı renk alana dek kızartın.
NOT: Başından ayrılmamanızı tavsiye ederim. Çabuk pişeceği için yanabilir.


Afiyet olsun...


22 Mayıs 2013

KIVIRCIK MARULLARIMIZ

Gönderen bengibi benimgibi zaman: 16:01 0 yorum
Kıvırcık Marullarımız



                                                                                                        




İşte bizim henüz ot mu yoksa marul mu ayırt edemediğimiz kıvırcıklarımız :)
 
 
                                                                                 
 

Burda da 9 gün sonraki durumları... pek bi fark yok değil mi :( artık biraz daha belirginleşmeye başladılar. Galiba çıkmayacak bi hevesle ektiğimiz kıvırcıklarımız...   
 

NANELERİMİZ

Gönderen bengibi benimgibi zaman: 15:35 0 yorum
NANELERİMİZ



 

    Bunlar da bizim nanelerimiz... henüz çok azlar, çünkü
maydanozlarda bahsettiğim mekan değiştirme işlemine onlar da maruz kaldılar:) yavaş yavaş yeni yerlerine alışmaya çalışıyorlar. Yanlarına yeni komşular yerleştirdik bakalım kaynaşabilecekler mi :)


BALKON BAHÇEMİZ

Gönderen bengibi benimgibi zaman: 01:37 2 yorum
BALKON BAHÇEMİZ

İnsanın, hayatın zorlukları, karmaşası karşısında sığınacağı bir limanı olmalıdır bana göre. Stresini, sıkıntısını atacağı, kendiyle başbaşa kalacağı bir uğraşı olmalı... Benim mi? Var :) Balkon bahçemiz :) ...miz çünkü çok şanslıyım ki eşim de ben gibi toprakla uğraşmayı seviyor ve laf aramızda benden çok onun elinden tutuyor ektiklerimiz :) Saksıda avokado yetiştirdiğimizde oldu patates de... ama ne yazıkki patateslerimizi fotoğraflayamadım çünkü henüz bu blog oluşmamıştı...ama size şunu söyleyebilirim ki; ben hayatımda hiç bir patatesten almadım onları tadarken aldığım zevki...hiçbir şey olmasa bile balkona çıktığımda onları orda yeşil yeşil görmek bana büyük keyif veriyor. Ne dersiniz bi göz atalım mı birlikte ;)


       
   Efendim bunlar bizim maydanozlarımız :) daha önce ayrı ayrı saksılardaydı maydanozlarımız sonra tek bir saksıda toplamanın daha iyi olacağını düşündük. Boş kalan yerlere ise yenilerini ekerek doldurduk.
    Gelin şimdi ufaklıkların büyeme serüvenine bir bakalım...






 




          Ben diyorum ki üç kuşak var bu saksının içinde. ihtiyarlar, gençler ve çocuklar :) bakın burda daha minicikler.



    


       Sadece iki gün sonraki halleri bu... siz yeterki  biraz özen gösterin toprak mutlaka karşılığını veriyor...









                                                                                


    Veee bir 19 mayıs sabahı tüm Türk Milleti için doğan güneş yine aynı 19 mayıs günü bu kez maydanozlarımız için doğmuş ve artık varlıklarını bütün doğaya duyurmuşlardı:))))  Fazla mı abarttım acaba :))) Bakın sadece 15 gün önce ekilen tohumlar artık birer ot olmaktan çıkıp maydanozluğa ilk adımlarını attı...




     Yukarda dedim ya bu saksı tüm kuşakları barındırıyor diye... farkettikki ihtiyarlar artık ömürlerinin sonuna gelmiş... bir müddet daha bizimle olup yerlerini torunlarına bırakacaklar...






15 Mayıs 2013

KIYIR KIYIR TUZLU KURABİYE

Gönderen bengibi benimgibi zaman: 18:00 18 yorum
KIYIR KIYIR TUZLU KURABİYE




Sizde benim gibi kıyır kıyır, ağızda dağılan kurabiyeleri pastaları mı seviyorsunuz? işte tam sizlik bir tarif... bizim evde poğaça haricinde pek tuzlu pasta yapılmasa da tuzlu dendiğinde ilk akla gelen bu kurabiye, gerçekten ağızda dağılan, birkaç tane yedikten sonra tamam artık yeter dediğiniz anda dayanamayıp bir tane daha yiyeceğiniz vazgeçilmez tadınız olacak :) 


Malzemeler

  • 250gr. tereyağı (margarin de olabilir)
  • 1 çay bardağı sıvı yağ
  • 1 yumurta akı (sarısı üzerine)
  • 2 tatlı kaşığı toz şeker
  • 1 tatlı kağışı tuz
  • 1 paket kabartma tozu
  • Aldığı kadar un
  • Tercihe göre içersine çörek otu ya da susam eklenebilir.

Yapılışı

  1. Oda sıcaklığındaki tereyağı, sıvı yağı, yumurta akını, şekeri, tuzu iyice karıştırın.
  2. Un ve kabartma tozunu karıştırarak yavaş yavaş karışıma ekleyin. Meşhur ipucumuz "kulak memesi" kıvamına gelince un eklemiyi bırakın.
  3. Hamuru belli parçalar alarak masada ya da tezgahta yuvarlayın (silindir şeklinde) ve verev parçalar elde edin. (Şekil sizin hayal gücünüzle sınırlı :) pasta kalıpları da kullanabilirsiniz)
  4. Tepsiye dizdiğiniz kurabiyelerin üzerine içine biraz sıvı yağ ve biraz da şeker eklediğiniz yumurta sarısını sürün... (NOT: Sıvı yağ ve şeker karıştırılmış yumurta sarısı hem bir parlaklık hem de güzel bir renk verir.)
  5. Önceden ısıtılmış 180 derecelik fırında 20dk üzerleri kızarana kadar pişirin.
NOT: Daha önce de söylemiştim; her evin fırını farklıdır. Lütfen ısıyı kendi fırınınızın ısıtma derecesine göre ayarlayın...

Afiyet olsun...





13 Mayıs 2013

ŞİMDİ SENİ DAHA İYİ ANLIYORUM ANNE...

Gönderen bengibi benimgibi zaman: 01:36 2 yorum

ŞİMDİ SENİ DAHA İYİ ANLIYORUM ANNE...
 

Şimdi seni daha iyi anlıyorum anne… ne hissettiğini ne yaşadığını… biraz da olsa seninle aynı duyguları yaşamayınca anlayamıyormuş insan… dündü hayatımın en mutlu günlerine son verilen gün… dündü her şeyi mutluluk sanırken aslında hayatımın en mutluluk verici olayının son bulduğu gün… boğazım düğüm düğüm…

Biliyorum her şey bizim için anne… doğum-ölüm... ama zaman zaman anlatamıyorum kendime, duygularıma, insanlığıma yeniliyorum. Şimdi diyorum şimdi benimle olacaktı, daha bir hissediyor olcaktım onu, belki gelecek yıl bu zamanlar kocaman olacaktı, melek gibi yüzüyle sımsıcak bakışıyla, mis gibi kokusuyla o da bana sarılacaktı…ne yazık…

İçimdeki boşluğu anlatamam sana anne… ne yaşadığım acı acıymış, ne çaresizlik sandığım çaresizlikmiş… hepsi koca bir hiçmiş…

Unutuyorsun kimi zaman ama geçmiyor açtığı yara anne… gözümün kenarında akacak bir damla her an pusuda… bir an geriyi düşünecek olsam çenem nöbette… bir olduğumuz, tek can olduğumuz an o kadar kısa bir zamandı ki anne, hayatımda yaşadığım, tattığım en büyük mutluluktu… tarif et desen edemem, anlat desen anlatamam… daha önce hiç yaşamadım böyle bir mutluluğu anne…  

Bugün seninleydim anne… ilk defa içim buruk öpüyorum elini, ilk defa içimde bir sızı var… her zamankinden daha sıkı sarıldım sana annem, her zamankinden daha sıkı… eskiden sana her sarılışımda ağlamazdım… şimdi sana her sarılışımda ağlıyorum anne, tutamıyorum kendimi. ayrılmak istemiyorum boynundan, sıyrılmak istemiyorum kucağından… beni anlıyorsun dimi anne?

Neyse ki yanımdasın… neyse ki sarılabiliyorum sana… Bir zaman sonra sıkıcı geliyorsun insanlara, içini döktüğün zaman… “sonuçta hayat devam ediyor artık geriye dönme” diyorlar. Doğru söylüyorlar aslında. Ama bu yaptığın bir hata değil ki pişmanlık duyacağın… o yüzden geriye dönmek değil benimkisi… bir taraftan hayata tutunurken diğer yandan onu yaşamak… benim için hayat hep onunla birlikte akacak… yanımda olmayacak belki ama her anımda, yüreğimde, gözyaşımda, sevincimde, hüznümde benimle olacak… hayat denen bu iklimde büyütemedim onu ama yüreğimde, düşlerimde büyüyecek…

Bak yine önüne geçtim anne… anneler günün için buradaydım ama yine önüne geçtim. Zaten hep öyle olmuyor mu? Her zaman kendinden önce bizi düşünmüyor musun anne… bak yine yaptım yaramazlığımı… affet beni anne…

Anneler günün kutlu olsun annemmm… kederimde, derdimde, neş’emde benle olan hazinem… yüreğinin bizim için attığı her saniye için teşekkür ederim… SENİ ÇOK SEVİYORUM…SENİ ÇOK SEVİYORUM…

Her şey güzel olacak…



11 Mayıs 2013

ŞEKERPARE

Gönderen bengibi benimgibi zaman: 16:22 0 yorum
ŞEKERPARE





Evimizin en vazgeçilmezi tatlıdır. Sebebi ise eşimin tam bir tatlı delisi olmasıdır :) En fazla bir gün dayanır tatlısızlığa... Şekerpare hem hafif hem pratik hem de memnun edici olmasından dolayı benim kurtarıcılarımdandır :) İşin en keyifli yanı ise tatlı delisi eşin yüzünde "Allaaaaah tatlııııı" ifadesini görmektir :)

Malzemeler
 
  • 1 paket margarin (oda sıcaklığında)
  • 1 su bardağı şeker
  • 2 yumurta
  • 1 su bardağından az irmik( 2 parmak kadar)
  • aldığı kadar un
  • 1 paket kabartma tozu
  • 1 paket vanilya

Şerbet için
 
  • 4.5 su bardağı şeker
  • 4.5 su bardağı su
Yapılışı
 
  1. Şeker ve suyu bir tencerede kaynatın. içine bir kaç damla limon suyu damlatın. 10 dk. daha kaynattıktan sonra ılımaya bırakın.
  2. Margarini ve şekeri karıştırdıktan sonra yumurtaları ve irmiği ekleyin.
  3. Unu, unun üstüne kabartama tozu ve vanilyayı ekleyin. (unu azar azar eklemenizde fayda var)
  4. Sonunda ele yapışmayan yumuşak bir hamur elde edin.
  5. Ceviz büyüklüğünde parçalara alın. uzunlamasına yuvarlayan ve üstlerine hafif bastırarak yassılaştırın.
  6. Şekerpareleri yağlanmış yahut fırın kağıdı yayılmış tepsiye dizin. Üzerlerine çatal ya da bıçak yardımıyla çizgiler atın. Yumurta sarısı sürerek önceden 160 derecede ısıtılmış fırında 30dk. üzerleri kızarıncaya kadar pişirin.
  7. Şekerpareler fırından çıkınca ılık şerbeti üzerlerinde gezdirin. (fırın kabınız geniş ve şerbetin yeterince iyi dağılmayacağını düşünüyorsanız, şekerpareleri başka bi kaba alıp üstüne şerbeti dökebilirsiniz.)
    NOT: Her evin fırını farklıdır. Isı derecelerini kendi fırınıza göre uyarlamanızı tavsiye ederim.
 

Afiyet olsun...


LİMON KABUĞU AROMALİ TAVUK SOTE

Gönderen bengibi benimgibi zaman: 00:19 0 yorum
LİMON KABUĞU AROMALI TAVUK SOTE





   Geneleksel yemekleri çok sevsem de bazen değişiklik ister insan... hele de konu tavuksa :) bildiğim yemekleri hiçbir şey yapamasam da en azından doğrayış şekillerini değiştirerek yapmaya çalışırım.

   İlk kez denediğim yemeklerde her zaman aynıdır eşimin tepkisi “hayır hayııır yine miiiii” :) ama sonuçtan ikimiz de memnun kalınca ortaya müthiş bir keyif çıkıyor :) denemenizi tavsiye ettiğim bu tarifin, yeni yemek tarzlarına önyargıyla yaklaşan eşlerin de hoşlarına gideceğine inanıyorum ;) kolay gelsin...





Malzemeler

  • 1 kilo tavuk pirzola
  • 1 orta boy soğan
  • 2 iri havuç
  • 1-2 diş sarımsak
  • 1 limon kabuğu rendesi
  • çörek otu (isteğe göre)
  • taze nane yaprakları
  • tuz, karabiber, kimyon

Yapılışı

  1. Tavukları ince uzun şeritler halinde doğrayın. Kızgın bir tavada (teflon veya seramik tavalarda daha güzel oluyor) önce yağsız kavurun. Renkleri döndükten ve sularını çektikten sonra yağını ekleyin.
  2. Soğanı dikine kesip uzun şeritler halinde doğrayın.
  3. Havuçları da uzun şeritler halinde doğrayın, soğanla birlikte kavrulan tavuklara ekleyin. Soğanların ve havuçların kendilerinden geçmelerine izin vermeden kavurmaya devam edin zira diri göründükleri zaman daha iştah açıcı oluyorlar :)
  4. Tuzunu, karabiberini ve kimyonunu ekleyin.
  5. Rendelenmiş limon kabuklarını, sarımsağı ve çörek otunu ekleyin.Aromalarının yemeğe geçtiklerinden emin olduktan sonra nane yapraklarını ekleyin. Karıştırdıktan sonra altını kapatın.
  6. Dinlendirmeden sıcak servis yapın.

      AFİYET OLSUN...


10 Mayıs 2013

ÇITIR KARNABAHAR KIZARTMASI

Gönderen bengibi benimgibi zaman: 14:44 2 yorum
ÇITIR KARNABAHAR KIZARTMASI
 
 
Ne kadar kızartmalardan uzak durmaya çalışsak da büyük çoğunluğumuz çok severiz kızartmaları... nedense yazın daha ağır gelmelerine rağmen hep yazdır aklımızda kızartma yeme zamanları... bizde de çok sevilir ama sağlık işin içine girince ancak uzun aralıklarla yapılır... işte o uzuuuun aralıkların birinde, akşama ne yapsam diye düşünürken aklıma karnabahar kızartması geldi. ben pek sevmesemde eşim bayılır. onun için yapmaya değer :) ama istedim ki daha bir zevk alarak yesin. bunun için yaptığım araştırmalar sonunda tabir-i  caizse çıpçıtır bir karnabahar çıktı. pek aramayan biri olarak ben bile çok sevdim... ben yanına patates de kızarttım o sizin zevkinize kalmış. işte tarifi...
 
Malzemeler
  •  Bir adet karnabahar
  •  Yoğurt
  •  Galeta unu
  •  Sıvı yağ

Sos Malzemeleri
  •  1 yumurta
  •  1 şişe maden suyu
  •  1 yemek kaşığı zeytin yağı
  •  2 yemek kaşığı un
  •  1 su bardağına yakın mısır unu
  •  1-2 diş sarımsak (isteğe bağlı)
  •  Tuz, karabiber, pul biber
  •  
Yapılışı
  1.  Karnabaharı iri ve mümkünse yassı parçalara ayırın ve çok pişmelerine izin vermeden haşlayın.
  2.  Diğer tarafta sos malzemelerini koyu bir kıvam alacak şekilde karıştırın.
  3.  Karnabaharları süzdükten sonra her tarafları gelecek şekilde sosa daha sonra ise galeta ununa bulayın.
  4.  Kızdırılmış sıvı yağda renkleri dönene kadar kızartın.


Gelelim işin eğlenceli tarafına :) kiminin "amaaaan ne uğraşacağım" benimse sonucunu düşünüp zevk alarak yaptığım küçük mutluluklara... minik penguenlerden bahsediyorum. özellikle çocukların hoşuna gideceğini düşünsem de biz yetişkinleri de gülümsetecektir :)Çocuklarınızın doğum günü partileri için de değişik bir alternatif olabilir ne dersiniz? Buyurun bakalım...
 
Şirin Penguenler
Malzemeler
  •  20 adet siyah zeytin
  •  200gr. krem peynir (labne de olabilir)
  •  1-2 adet iri havuç
 
Yapılışı
  1.  İri zeytinlerin göbeğine uzunlamasına bir kesik atın ve çekirdeklerini çıkartın. Çay kaşığıyla içlerine krem peyniri koyun.
  2.  Havucu ince daireler halinde kesin. Bu daireleri, penguenlerin ayaklarını oluşturacak şekilde üçgen haline getirin.
  3.  Kürdanı havuca saplayın, üzerine içine peynir doldurduğunuz zeytinleri onun üzerine ise ayrıca üçgen kestiğiniz gagaları geçirin.
  4.  Nispeten küçük zeytinleri ise ortadan ikiye kesin çekirdeklerini çıkartın, şapka görevi görecek olan bu yarım zeytinlerin içine de krem peynir doldurun ve gagaların üstüne oturtun.
 
Afiyet olsun...


6 Mayıs 2013

GÜLCE

Gönderen bengibi benimgibi zaman: 19:41 0 yorum
GÜLCE

Uçurumun kenarındayım Hızır
Ulu dilber kalesinin burcunda
Muhteşem belaya nazır
Topuklarım boşluğun avcunda
Derin yar adımı çağırır
Dikildim parmaklarımın ucunda
Bir gamzelik rüzgar yetecek
Ha itti beni, ha itecek
Uçurumun kenarındayım Hızır
Civan hazır
Divan hazır
Ferman hazır
Kurban hazır

Uçurumun kenarındayım Hızır
Güzelliğin zulme çaldığı sınır
Başım döner, beynim bulanır
El etmez
Gel etmez
Gülce'm uzaktan dolanır
Uçurumun kenarındayım Hızır
Gülce bir davet
Mecaz değil
Maraz değil
Gülce bir afet
Peri değil
Huri değil
Gülce beyaz sihir
Gülce ölümcül naz
Buram buram zehir
Yar yüzünde infaz

Bir gamzelik rüzgar yetecek
Ha itti beni, ha itecek
Güzelliğin zulme çaldığı sınır
Uçurumun kenarındayım Hızır
Ben fakir
En hakir
Bin taksir
Ateşten
Kalleşten
Mızrakla gürzden
Dabbetülarz'dan
Deccal'dan, yedi düvelden
Korku nedir bilmeyen ben
Tir tir titriyorum Gülce'den
Ödüm patlıyor Gülce'ye bakmaktan
Nutkum tutuluyor, ürperiyorum
Saniyeler gözlerimde birer can
Her saniyede bir can veriyorum

                                                                       ÖMER LÜTFİ METE



 

hıdırellez'le umut...

Gönderen bengibi benimgibi zaman: 04:42 2 yorum


HIDIRELLEZ…

 

     Hıdırellez'le umut el ele tuşup çıktılar yine yola...umutlarını yitirmiş insanlara belki de dilek dileme vasıtasıyla hayata bir kez daha tutunmak için, umut etmeyi bırakmışlara yeniden umut aşılamak için bir şans verme adına…

     Daha önce hıdırellez ritüelini genç bir kızken liseli yıllarımda yapmıştım o da çok kurallı değildi :)ondan sonra hiç yapmadım. Bu gün ilk kez yaptım. Belki benim için de yeniden bir umut olur… umut edip de gerçekleşmeyen düşlerimin kapılarının aralanmasına vesile olur ne dersiniz? İnanan da var inanmayan da…önemli olan kimden istediğini bilmek öyle değil mi?  

    İlk defa duyduğum hikayesini sizinle de paylaşmak istedim. Buyurun efendim…
 
"Denizlerin ermişi İlyas ile karaların ermişi Hızır’ın buluşacağı gecedir. Her yıl vakti geldiğinde buluşurlar. Şayet buluşmazlarsa deniz denizlikten çıkar,toprak topraklığını yitirir. Tek bir canlıdoğmaz,üremez,uçmaz,konmaz.Yani kıyametin habercileri Hızır ve İlyas olacaktır.


Yine rivayetlere göre;her yıl Mayıs’ın 5′ini 6′ya bağlayan gece İlyas ile Hızır dünyanın bir yerinde buluşurlar.Onların buluştukları yerde bahar farklıdır.Çiçekler daha bol,daha büyük olurlar.Gökyüzü daha başka bir mavi olur.İnekler bol süt verir.İnsanlar,kurt kuş ölmez.
O gece buluşmanın olduğu gece bir mağripten (batıdan),biri maşrıktan (doğudan) iki yıldız doğar.Hızır’la İlyas’ın buluştuğu yerin tepesine kayarak gelirler,birleşirler.Hızır ile İlyas’ın üzerine ışık olup yağarlar.Hızır’laİlyas’ın el ele tutuştuğu yıldızların gökte birleştiği anda dünyada her şey durur.Akarsular donar,akmazlar.Rüzgar esmez,yapraklar kımıldamaz.Damarlardaki kan bile akmaz.Her şey durur,hiç bir şey kımıldamaz.Dünya bir anda ölür.Sonra her şey yeniden uyanır.Bir yaşam patlar orada.İşte bu yüzden insanlar bu birleşen yıldızları görmek için evlerinden yüksek tepelere giderler.Dam başlarında,akarsu dibinde dururlar;o her şeyin donduğu anda dileklerini söyleyebilmek için.Suların durduğu ve yıldızların birleştiği anda kim ne dilekte bulunursa o olur;sadece o herşeyin durduğu anda;öncesinde ya da sonrasında değil.Hatta Kul Hüseyin adında bir çiftçi bu anda aklına istediği gelemeyince şöyle demiş: ‘Ya Allah,Ya Hızır,Ya İlyas…Şu tepeyi ırmağın karşısına geçir.’ Tabii sonra kendi isteği aklına gelmiş ama iş işten geçmiş ve sonrasında uyuyakalmış.Sabah uyandığında ise ırmağın karşısındalarmış.”
 
Bir umuttur yaşamak…     



 
 




MERHABA

Gönderen bengibi benimgibi zaman: 01:30 6 yorum
 
 

Merhaba,

Belki zamansızlıktan belki de ertelemekten uzun zamandır kurmak istediğim blogu nihayet oluşturabildim… inşaallah her şey düşündüğüm gibi olur :)

Hayat gibi, ben gibi benim gibi olsun istiyorum yüreğimi açtığım bu diyarın… ne bir fazlası ne bir eksiği… benim gözümden, benim yüreğimden görün birde hayatı… kah yapmaktan ve yemekten keyif aldığım tariflerle kah okuduğum bir kitapla, yazıyla ya da dinlediğim bir şarkıyla buluşalım… kimi zaman öfkeyle kimi zaman neş’eyle baktığınız hayata dilerim ki hep umut dolu, sevgi dolu baksın gözleriniz… sevgilerimle…
 

 
 
 
 
 
 
 




 

ben gibi benim gibi...hayat gibi... Template by Ipietoon Blogger Template | Gadget Review