Gelin başlayalım Güney Ege gezimize. Hem böylece, sizlerin sayesinde bir kez daha yaşamış olurum o güzel günleri...
İlk durağımız Fethiye olacak fakat yol üzerinde Korkuteli'nde bir tesiste verdiğimiz molada mor biber gördüm ve hemen fotoğrafını çektim. Çünkü, sizi bilmiyorum ama ben ilk defa mor biber gördüm ve benim gibi daha önce görmeyenler için paylaşmak istedim...
FETHİYE
Fethiye Ölüdeniz'in havadan görüntüsü. Ölüdeniz adı genellikle denizin sakin ve dalgasız olmasından gelse de her ismin bir hikayesi olduğu gibi Ölüdeniz'in de var. Ölüdeniz'in hikayesi ise şöyle: Bir deniz savaşında yenik düşen Likya Kralı, yaralılarını, yaşlı, çocuk,
kadın, erkek ve gençlerini yelkenli gemisine doldurur. Gemi Belceğiz açıklarında
şiddetli fırtınaya yakalanır. Sığınacak bir yer ararken kralın oğlu, geminin
yönünü Belceğiz kıyılarına çevirtir. Çünkü doğal bir koy olan Ölüdeniz'den
haberdardır. Ancak kıyıya yaklaştıkça sığınacak bir liman göremeyen Kral,
kavminin son kalanlarını da felakete götüren bu emri kim verdiyse kellesinin
uçurulması ister. Emir yerine getirilir. Ancak bu arada yelkenli gemi kıyıya
yaklaşmış ve kanala girilmek üzeredir. Ölüdeniz bütün sakinliği ile onları
beklemektedir. Kral ve kavminin son kalanları ve onları taşıyan gemi kurtulur
ama kralın oğlu ölmüştür. Bu nedenle o zamandan bu güne bu limana Ölüdeniz
denilmektedir
Ölüdeniz... Ünü sınırlarımızı aşan güzel sahilimiz. Öyle bir aşmış ki sınırlarımızı, sahil boyu yürürken karşılaştığımız insanların nerdeyse %80 i yabancı turistlerdi. O kadar ki kendimizi başka bir ülkeye tatil yapmaya gitmiş gibi hissettik. Turist onlar mıydı biz mi şaşırdık ilk başta :)
Sahil sandığımızın aksine kumdan değil çakıldan oluşuyordu. Denizi ise tek kelimeyle harikaydı. Böyle berrak bir deniz görmedim ben. Ayaklarınızın altından geçen hatta geçmeyen :) balıkları görüyorsunuz. O kadar alışmış ki balıklar insanlara, siz rahatsız etmedikçe kımıldamıyorlar yerlerinden. Buraya dair pişmanlığımız, ortamını bilmediğimiz için fotoğraf makinemizi yanımıza almayışımızdı. O yüzden bizim yorumumuzla gösteremiyoruz size Ölüdeniz'in güzelliğini...
Fethiye'den bir görünüm. Ben burayı Karadeniz'in yerleşim şekline benzettim. Dağ tepe demeden ev yapmışlar :) Evler 2-3 katı geçmiyor burada.
Akşamları başka bir hale bürünüyor Ege şehirleri... Yol boyu mahşeri bir kalabalıkla karşılaşıyorsunuz. Normalde sinirlendiğiniz o yorucu kalabalığı gözünüz görmüyor o anlarda :) Sahil hatta yol boyu canlı müzik yapan mekanlar var. O gece fasıl yapılıyordu hatta müzisyenler masalarını mekanın tam karşısına kurmuşlar mekanla müzisyenler arasından insanlar gelip geçiyordu... fakat o güzel tınıları bırakıp uzaklaşmak ne mümkün... ister istemez bırakıveriyorsunuz kendinizi müziğin kollarına...
GÖCEK
Resim yazısı ekle |
İkinci durağımız Göcek oldu. O kadar nefis bir yer ki anlatamam. Buradaki süremiz kısıtlıydı. Yine de güzel havasını içimize çekebildik. Ege'nin beni en çok şaşırtan tarafı sıcak havaya rağmen nemin nerdeyse yok denecek kadar az olmasıydı. Giderken bir taraftan da sıcakta gezinin keyfini nasıl çıkaracağımızdı endişemiz ama Akdeniz'in bunaltan neminden eser yoktu oralarda.
Göcek, küçük kendi halinde bir köyken şimdilerde çoğu yabancı olmak kaydıyla ünlülerin yat limanı merkezi halini alan şipşirin bir yer. Ayrıca her yıl yat yarışları da yapılıyor burada...
DALYAN
Dalyan'ndan güzel bir görüntü...
Dalyan etrafındaki bir kaç çamur kaplıcasından biri. Çamurun kükürtlü yapısının insan sağlığına ve tabikii cilt güzelliğine :) yararlı olduğu söyleniyor. Her şeyden önce amaç galiba eğlence :) önce bir güzel çamura bulanıyorsunuz :) sonra bütün vücudunuz kuruyana kadar güneşte bekliyorsunuz kuruduktan sonra ise su dolu bir havuza ve sonrasında meydana kurulmuş duşlarda temizleniyorsunuz. Ben girmedim nitekim çamur çok kötü kokuyordu :)
Dalyandan İztuzu plajına giderken Kaunos Kral Mezarları'nı görüyoruz. Oldukça yüksekte, kayalara oyulmuş bu mezarlar... İnsan daha henüz teknoloji gelişmemişken yapılan bu binaları gördükçe hayrete düşüyor. Gerçi ilerde Efes Antik Kenti'ni görünce bu da neymiş diceksiniz ben gibi...
İztuzu Plajı'na giderken merak içindeydik "acaba Caretta görebilir miyiz?" diye. Neyseki balık tutar gibi yengeç sarkıtılıyor suya ve bu sevimli Carettalar onları yemek için suyun yüzüne çıkıyor. Yengeç arada bir yukarı çekildikçe de Carettalar da kendilerini apaçık gösteriyorlar :) İztuzu Plajı, Carettaların doğal yumurtlama alanı olduğu için gündüz insanların keyif alanıyken geceleri Carettaların yumurtalarını bıraktığı mekanları haline geliyor.
İztuzu 5.400 metre uzunluğunda dünyanın nadir sahilleri arasına girmiş bir plajımız. İncecik ve sapsarı kumlara, tertemiz denize sahip. Denizin içini görebilme şansına burda da sahipsiniz. Sahilden denize bakarken insanların yüzmektense neden denizin içinde öylece durduklarına şaşırmıştım. Girince bunun sebebini çok iyi anladım :) öyle sakin öyle duru bir deniz ki kımıldamak istemiyorsunuz yerinizden. Sanki denizin içine kurulmuş bir sohbet alanı... Sığ bir yapıya sahip olduğu için metrelerce ilerde bile su boyunuzu aşmıyor ayaklarınız incecik kumları okşayabiliyor, bu da ayrı bir avantaj ;)
Arkası yarın... :)
0 yorum:
Yorum Gönder